İşe yarar bir şey, Başak Köklükaya, Öykü Karayel ve Yiğit Özşener’in baş rolleri paylaştığı Pelin Esmer filmidir. 11’e 10 Kala ve Gözetleme Kulesi filmlerinden 5 yıl sonra çektiği bu film ile başarı grafiğini yukarı yönlü olarak sürdürmeyi başarmış yönetmen.
Film, Başak Köklükaya’nın 24. Adana Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünün yanında yine Adana Film Festivali’nde senaryo ödülünü de aldı. Senaryosunda Barış Bıçakçı ve Pelin Esmer birlikte yazdı. Şair bir kadın hakkında bir film diyerek özetleyebileceğimiz bir yapım.
“Baktım rüzgarsın sen / baktım çamaşır ipini zorluyorsun / hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim / baktım bir kitabın sayfasını çeviriyorsun/ ayağına terlik giy / bildiğimiz şeylerin taşında yalınayak geziyorsun”
Şair Leyla ile genç hemşire Canan’ın yolculukta kurdukları diyalog ile başlayan film, Boynundan aşağısı felç olan Yavuz’un hayatına son vermek istemesi ve bu isteği Canan’ın gerçekleştirmek üzere yola çıkmış olması, Yavuz’un yanına Leyla’nın da gelmesi şeklinde ilerliyor.
İşe yarar bir şey filmi için yönetmeni Pelin Esmer; “Şiirin üzerimizde bıraktığı o tanımlaması zor etkiyi sinemadan çıkan insanın üzerinde deneme arzusu biraz.” diyor. Nispeten başarılı olduğunu düşünüyorum. Edebiyat severler için çok güçlü bir film mi bilemiyorum ama denenmesi bile güzel.
Filmin şiir, edebiyat gibi olgulardan bağımsız birde ötenazi hakkı için geliştirdiği bir söylem var. Kanaatimce çok katı bir red veya savunma algılamadım. Hayat her şeye rağmen güzel gibi bir basitliğe de inmemiş belki de filmi başarılı kılan unsurlardan biri burası, izleyiciye bırakmış olması. Tamamlanmamış öyküler konusunda Türk izleyicisinin biraz katı olduğunu düşünüyorum, hazır kalıpları, giriş gelişme ve sonuçları sever bizim izleyicimiz. İşe yarar bir şey ise şiirden yola çıkan bir film olduğu için hem sahnelerde hem de diyaloglarda tamamlanması gereken alanlar bırakarak bitiyor.
“başka evlerin kadınları erkekleri tam bir kahraman / tül perdeler uçuşurken başka evlerin pencerelerinde / bizi bir kitabın sayfaları arasında kurutuyor zaman / ama baktım sen rüzgarsın sevgilim / kitapları bir başından bir sonundan okuyorsun / başucunda bir bardak su / beni başucumda bir bardak su gibi avutuyorsun”
Alejandro Amenábar’ın 2004 yapımı “İçimdeki Deniz” filmini izlemiş olanlar bilir. Ötenazi konusunda yapılmış en etkileyici filmlerden biridir. Özellikle “Javier Bardem” in temiz oyunculuğu ile çok daha etkileyici filmdi. Tabi bu film de bütün mesele hayat kime aittir ve bize aitse buna son verme isteği de bize mi aittir” dogmasıydı. Pelin Esmer’in filmi bu konuda yardımcı konu gibi kalmış. Zira Leyla karakteri ve Canan karakterinin ilerleyişleri sanki daha önemli bir işleyiş haline gelmiş.
Leyla, özgür ve güçlü kadın karakterken, Canan tam tersi hem genç olgunlaşmamış hem de Anadolu’da baskı altında büyümüş biridir. Leyla karakteri kendini gerçekleştiren insan desturuna yakındır. Canan karakterinin bu noktadan çok daha uzakta temel ihtiyaçları giderme adımında olduğu söylene bilir. Filmin güçlü yönü iki kadının yolculuğu ve erkekle bağdaşlaştırılma eğilimi içinde bulunulan edebiyat durumunun Leyla ile sunulmasıdır.
Yolda olmak durumu filmin asıl meselesi. Trenin penceresinden akan şehirler, sokaklar, insanlar. Bir şairin gözlerinden izlememiz, iyi kurgulanmış ve gösterilmiş. Geriden gelen iç ses, bize hem yolda olmanın hissiyatını hem de hayatta ki gibi düşüncelerimizin kafamızın içinde dolanma hissiyatını veriyor. Şiirlere yakış bir akış içindeyiz.
Şahsi fikrim olarak oyunculuklar konusu beni pek etkilemedi diyebilirim. Genel akış ve görüntü olarak filmi bütün olarak beğenmiş olsam da oyunculuklar için filmi başka bir yere taşımış diyemiyorum. Aşağı ve yukarı bir etki sağlamadıklarını düşünüyorum.
Genel anlamda sıkılmadan izlediğim iyi bir Türk yapımı diyebilirim. Mubi’de izlediğim filmi, izle notu ile paylaşıyorum.
Barış, Eylül 2022