I “Günler geçip gidiyor. Küçük uğraşlar büyük zamanlar alıyor. Anlamlı, anlamsız diye ayıramıyorum akıp giden hayatı. Büyük bir kısmının anlamsız…
Rıfkı deli, deli ama öyle böyle deli değil, kimse cesaret edipte bir şey diyemez, vurdumu dört adamı devirdiği rivayettir söylenir. Rıfkı ile ilgili anılarını yazsa mahalleli tüm çocuklar kitap olur, İnce Memed’den kalın, cilt cilt kitap. O yüzden sadece bir tanesini yazıyorum. O seneyi…
Bir zamanlar bir güvercin varmış. Tüm güvercinler gibi bir güvercin. Tüm güvercinler gibi uçup, tüm güvercinler gibi yürürmüş. Bizim güvercinin büyük bir sıkıntısı varmış. Tüm güvercinler, su içerken akislerine bakıp, kendilerini beğenirken ya da uçup kanatlarını gururla açarken ve ya şöyle kafalarını kanatlarının arasına sokup kaşınıp sonra etrafa mağrur mağrur bakınırken…
-Kapatın şu musluğu, uyuyamıyorum. (şıp şıp şıp…) Damlalar gözbebeklerime yıldırım gibi düşüyor, yüreğim yanıyor, beynim damlaya damlaya göl olmuş öyle işliyor.
…
-Biraz, biraz olsun ışık veremez misin? -Hayır. Işık yok sana. Karanlığa mahkûmsun sen. -Mahkûm mu! Seviyorum karanlığı. Onu seçen benim…
Uçaktan atladım gene, çok yorgunum, tam onbin metre yüksekten boşlukta süzüldüm. Kollarımı çırpıp durdum, kuş gibi uçmak için. Yer çekimi…