Stranger Than Paradise / Cennetten de Garip (1984)

Jim Jarmusch’un ilk filmlerinden biri olana Stranger Than Paradise, ilk bakışta ağır ve kasvetli bir film havasında. Filmle hakkında iyi kötü yorumu yapmak oldukça zor zira size neler hissettirdiği ile ilgili bir karar bu.

John Lurie’nin beni çok rahatsız eden oyunculuğuna, Eszter Balint’in vurdum duymaz karakterine ve Richard Edson’un sevimli karakterine bakıyorum ve çok sevdiğim film izlediğimi rahatlıkla söyleyebiliyorum. Çünkü garip bir biçimde insanı etkilemeyi başaran bir görsel var karşımızda.

Her şeyin rahatsız edecek derecede sade olması aslında kendi içine sıkışmış insanın, duyguların yoğun biçimde bastırma kabiliyetine rağmen, çok karmaşık olan hayatı içinde ki basitlik arayışını vurguluyor.

Filmlerden beklentimiz çoğu zaman değişiyor. Bazen görsellik, bazen diyalog, bazen şiir gibi bir akış ve fotoğraflar, bazen yoğun bir düşünme, bazen de duygularımız harekete geçirme yeteneği olabiliyor bu beklentilerimiz. İşin enteresan tarafı beklentilerimizi ters köşe yapma kabiliyeti ne kadar yüksekse, beğeni durumumuzun da o derece yüksek olması.

Jim Jarmusch, bir konu varmış gibi başlayan filminde, ilerledikçe bir konuya ihtiyaç duymuyor. Hayatımız gibi rastgele akmaya başlıyor. Hayatımız gibi bazen anlamlı bazen anlamsız konuşmalar, davranışlar oluyor. Bu rastgelelilik bir anda birçok duygumuzun açığa çıkmasına neden oluyor. Yönetmenin böyle bir çabası var mı bilmiyorum? Fakat bende uyandırdığı his bu. Yalnızlık, sevgi, gurbet, sıkışmışlık, arayış, var olmanın ama anlamlandıramama durumunun ve yolda olmak isteğinin hepsini birden hissettiriyor. Samimiyeti ile hissettiriyor. Çünkü kurgu yokmuş gibi akıyor film.

Yönetmenin, meşhur beat kuşağı ile bir ilgisi var mı bilemiyor, fakat filmin kesinlikle bir ilgisi var. Filmin bir sahnesi oldukça ilginç, yol sormak için birine seslendiklerinde “ben bir fabrikada çalışıyorum, bu kadar üstüme gelme” deniyor. Aslında hepimizin hayatı içinde sıkışıp kaldığımız üçgenler, beşgenler her ne ise bizleri yok hükmünde varlıklara dönüştürmüş durumda. Hepimizin yolculuk etme ihtiyacı var. Fiziki olarak yapabileceğimiz gibi, fikri olarak ta bu ihtiyaca sahibiz.

Ünlü bir söz var, işçiler söyler, genelde 1 Mayıs afişlerinin vazgeçilmezidir: Zincirlerimizden başka kaybedecek neyimiz var? Bu film bir cevap mı, bir soru mu, ikisi de mi, hiç biri mi?

Benden 9/10

Barış T. Çoruh, Mart 2022

“Stranger Than Paradise / Cennetten de Garip (1984)” için 3 yorum

  1. Geri bildirim: Paterson |2016 - Konrabat

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göster
Gizle