Le Doulos | Unutulmazlar (1962) – Jean-Pierre Melville

Le Doulos, Türkçe çevrimi Unutulmazlar; Jean-Paul Belmondo, Serge Reggiani, Jean Desailly’in başrollerini paylaştığı, 1973 yılında kalp krizi sebebi ile dünyadan ayrılan ünlü Fransız yönetmen Jean-Pierre Melville’in kalsikleşmiş filmlerinden biridir.

Jean-Pierre Melville hakkında daha önce Leon Morin, Pretre | Rahip Leon Morin (1961) – Jean-Pierre Melville yazımızda bahsetmiştim, tekrara gerek yok.

Le Doulos, argo olarak şapka demek ama polis muhbirlerine verilen bir isim. Filmin konusu zaten bu göndermeye yakın. Hırsızlıktan hapis yatan Maurice (Serge Reggiani) hapisten çıkar ve çalıntı malların aracısı bir adamı öldürerek yeni soygunu için kaynak elde eder. Soygun için diğer ekipmanları arkadaşı Silien (Jean-Paul Belmondo), sağlayacaktır. Silien’in polis muhbiri olması işlerin karışması için yeterli bir nedendir.

Jean-Pierre Melville’in haklı ünü polisiye filmlerden gelmektedir. Bu filmde de bu ününün hakkını verdiğini söylemeliyiz. Polisiye film dediğimiz zaman aklınıza klasik Amerikan filmleri geliyorsa, tam bu noktada yanılırsınız. Melville, polisiyelerinde, ön plana çıkan suç ve gerilim olgusudur. Aksiyon durumu yoktur. Karanlık karakterler, diyaloglar, sahne sahne tırmanan gerilim, suç olgusu gibi kavramların deşilmesi.

Le Doulos, Unutulmazlar filmi Pierre Lesou’nun romanından sinemaya uyarlanan bir film. Senaryo Melville’e ait. Dediğimiz gibi gerilim düzeyinin yoğunluğunu aksiyondan değil, karakterlerinden ve atmosferinden alan filmlerin ustası bir yönetmen Melville.

“Siz hödükler iyi bir iş bulamıyor musunuz? – Polis kuvvetlerine katılacağız ama önce emekli parasına ihtiyacımız var.”

Serge Reggiani gibi iyi bir oyuncunun yanına başka bir iyi oyuncu ekleniyor; Jean-Paul Belmondo. Hem genç hem de sempatik Belmando yeri geldiğinde takındığı sert tutum ile bizi şaşırtmayı başarıyor.

“Başka bir yerde yaşayacağım, henüz neresi olduğunu bilmiyorum. Polis ve kabadayıların olmadığı bir yer varsa orası olacak.”

Reggiani, zaten usta bir oyuncu olarak, ihanete uğramış ve yorgun bir adamı başarı ile canlandırıyor. Melville’in bir tercihi mi olduğunu bilemediğimiz bir şekilde film çarpıcı bir muhbir ile ihanete uğrayan mücadelesi göstermiyor. Oyuncuların karakterlerini hikayeleştirme başarısından ayrı bir durum bu.

Fransız yeni dalgasının vaftiz babası deniyor demiştik daha önce ki yazımızda Melville için. Bu filmde de başarılı bir örnek olarak karşımızda bu durum. İşlenen cinayetler ve bu sahnelerde ki ışık kullanımı hayli çarpıcı. Özellikle siyah – beyazın fonun kendi doğası gereği estetik olma durumu, farklı kamera açılarından seyirciye sunulunca daha da çarpıcı oluyor.

Günümüz Amerikan sinemasına alışmış izleyiciler için çok durağan ve vasat gelebilir film. Fakat sinemanın etkileyici ve duygulara direk işleyen yanını benimsemiş izleyici kitlesi için tam anlamı ile bir cevher. İzlediğimiz şey, anlamsız bir aksiyon değil nihayetinde, duygu ve karakter taşıyan gerçek insanlarla yapılmış gerçekçi bir suç filmi.

Polis memurunun Belmando’yu sorguya çektiği sahneyi ele alalım. Kameranın hareketi ile sorgu odasının içinde olma duygusunu yaşarız direk. Belmando ile konuşan biz olabilir miyiz?

“Bu meslekte sonun ya aylaklık olur ya da mermi manyaklığı”

Le Doulos, Unutulmazlar dediğimiz zaman, gerçek ve karakterlerin amaçları konusunda izleyiciler olarak bizi ardı ardına aldatmayı başaran bir filmden söz ediyoruz. Belki tüm dönüşler aman sende durumu yaratabilir izleyicide fakat oyunculuklarda ki net diyaloglar, yönetmenin kısa ve etkileyici geçişleri bu durumu bertaraf ediyor. Usta işi ve zekice yapılmış bir suç filmi çıkıyor ortaya.

Trençkotlar, sigaralar, ihanetler, silahlarlar ve kötü adamları ile tüm klişelerin kullanımı, bırakın anti patik bir durum oluşturmayı, bu filmle bunlar başlamış izlenimi veriyor.

Melville kadınlar konusunda çok eleştirilmiş bir yönetmen, zira filmlerinde çok sert davranışlar görülüyor. Bu hakikatten çok dikkat çekici bir durum. Fransız yönetmenin “ben değil, filmlerimde ki karakterler sert davranıyor” diyor. Bakıldığında kötü adamların, sert erkeklerin hatta duygusuz adamların filmleri bunlar, suçlular ve bu davranışları anormal değil. Fakat bildiğim kadarı ile de hiçbir filminde bir özür sahnesi yok, gerçi kötü adamların yerine o niye özür dilesin.

Ben iyi bir film izledim. 1962 Paris atmosferinde duru ve gerçekçi bir gösteri. İlerleyişi, sahneleri, diyalog ve oyunculuğu ile etkileyici bir film. Bir klasik.

Barış, Eylül 2022

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göster
Gizle