Blind, Körlük, asıl işi senaryo yazarlığı olan Norveçli senarist Eskil Vogt’un ilk yönetmenlik denemesi olarak karşımızda. Ellen Dorrit Petersen’in Ingrid rolü ile başarılı bir performans sergilediği filmde Henrik Rafaelsen, Vera Vitali ve Marius Kolbenstvedt ana kadroyu oluşturuyor.
Sitemi takip edenlerin daha önce okuduğu The Worst Person In The World |Dünyanın En Kötü İnsanı (2021) filminin senaryosu da Eskil Vogt’a ait. Yani yakın dönem iskandinav sinemasının başarılı insanlarından biri ile karşı karşıyayız.
Blind, Körlük filminin daha başında Norveç hakkında filmin renklerinden dolayı bir algımız oluşmaya başlıyor. Soğuk ama güzel bir ülke. Ingrid görme yetisini kaybetmiş biri olarak öğretmenlik mesleğini artık yapamamakta ve güvenli liman olarak gördüğü evinde akşama gelecek olan kocasını beklemektedir. Bu bekleyişin içinde Ingrid’in artık kendine has bir dünyası oluşmaktadır.
Doğuştan görme yetisi olmayan biri ile sonradan bu yetiyi kaybeden biri arasında ciddi farklar oluştuğunu, filmi izlediğimiz zaman çok net görüyoruz. Filmi enteresan kılan olay Ingrid’in bir kitap yazmaya başlamış olması ile birlikte bu yazarlık çalışması esnasında kocasının onu izlediğini düşünmesi. Bu düşüncenin aktarıldığı sahnelerde ki gerilim düzeyi oldukça iyi verilmiş diyebilirim.
Bir yönetmenin kendi filmi için olabilecek en iyi durumlardan biri, filmin belli sahnelerinin ikonikleşmesidir sanırım. Burada da cam önünde oturan Ingrid’in görmeden dışarıyı seyrediyor olması, radyosu ve çayı ile bu başarı yaklanmış gibi duruyor.
Blind, körlük ile ilgili en olumlu düşüncem, hayal gücünün zihni yavaş yavaş ele geçirdiği anların, görenler olarak bizim zihnimizi zorlamaya başlamasındaki kaçınılmazlık oldu.
“Yalnızlığı sevenlere güvensizlik artıyor. “
Ingrid’in yazmaya başladığı roman ve bu romanın kahramanları, Ingrid’in yaşadığı hayat ve bu gerçek hayatın bireyleri bir noktadan sonra tamamen iç içe girmeye başlıyor. Bizlerde karakterle birlikte hareket ederken “gerçek hangi taraf?” bunun bilgisinden uzaklaşıyoruz.
Körlük ismi aslında başlı başına ürkütücü bir isim. Filmin açılış da bu korkumuzu haklı çıkartacakmış izlenimi veriyor, veriyor vermesine ama ilerleyişi ağır bir dram filmi şeklinde değil. Vogt, için aslında kafasında ki kurgu ve hikayeyi çok iyi bize aktarmış demek isterdim fakat bunu o kadar iyi başardığını söylemek film için fazlaca pozitif bir yaklaşım sergilemek olur. Bu coğrafyanın soğuk ve gri ikliminden midir bilinmez ama mizahi bir yaklaşım içine girme çabası bizimde bakış açımızı olumsuz bir şeklide etkiliyor. Zira o coğrafyanın mizah anlayışı ile bizimki pek uyuşuyor gibi değil. Mizahi olmaktan çok acımasız bir yaklaşım varmış gibi duruyor. Politik bir iki gönderme de yine dünyanın en az politize olmuş bu toplumunun insanının üzerinde eğreti duruyor.
“Kimse sorunları olan biri ile olmak istemez.”
Blind, Körlük ile daha önce yine bu sitede yazmış olduğum Körlük | Jose Saramago nun bir ilgisi yok, fakat şunu belirtmem gerek, kitabın çok güçlü bir etkisi varken film de ara ara bu etkiyi sunmayı başarıyor.
Blind, Körlük filminin asıl meselesi fiziki olarak görme yetisinin kaybedilmesi ile oluşan zorluk değil, zihnin bu olay karşısında takındığı tavır. Tabi buradaki zihin bir yazarın zihni olunca, hayal gücünün çarpıcılığı, yarattığı karakterleri dışardan izlerken birden onlara hükmetmeye başlaması çok iyi detaylar.
Film için son söz olarak; müstehcen hatta pornografik sahnelere sahip bir film izleyeceğinizi bilmeniz lazım. Böylesi detaylara gerek yok izlenimi ile bitirdim filmi. Kendi içinde farklı ve etkileyici bir konu varken yönetmenin akışa müdahaleleri, kafası karışık ve çok şey yapmak isteyen bir insanın düzgün işleyen bir mekanizmayı bozması gibi olmuş.
Bu kısa sürede kafamdakilerin hepsini aktarmalıyım çabası, yer yer anlaşılması zor, bütünden kopuk bir hal alıyor. Oyuncuların iyi performansları durumu kotarır gibi dursa da çok daha iyi bir film izleme şansımızı bu acelecilik elimizden almış gibi .
Film bittiğinde aklıma nedense Özcan Alper’in Aşıklar Bayramı (2022) | Özcan Alper filmi geldi. Kendimizden olan bir şeyi eleştirmeyi ve yerden yere vurmayı nasıl bu derece başardığımızı anlamakta zorlanıyor insan. Blind’in aldığı ödüller ve sinefiller tarafından yüceltilmesi iki filmi arka arkaya izleyen beni hayli şaşırttı. Özcan Alper sevişme ve çıplaklık kullanmadığı için kötü film yapmış, Eskil Vogt, yaratıcı ve çarpıcı bir konuyu pornografi ve çıplaklıkla süslediği için iyi bir film yapmış durumu oluşmuş.
Son söz; ailecek oturup izlenecek bir film değil ama izlenebilir bir film. Çok daha iyi olabilirmiş. 7/10
Barış Ekim 2022