Orijinal Adı: İstanbul’un Nâzım Planı…
Türkçe Adı: İstanbul’un Nâzım Planı…
Çeviri: –
Yayınevi: Çınar
“Tarih: 1 Ocak 1921… Yeni bir yılın ilk sabahında İstanbul’a kar yağmış ama pek tutmamıştır… Yol kenarlarında ve Çamlıca tepesinde beyazlıklar göze çarpıyor… Sirkeci’den demir alan bir vapur pamuk balyalarıyla dolu olsa da, asıl yükü direnişe katılmak için Anadolu’ya geçen Kuva-i Milliyecilerdir.
Vapurda dört de şair vardır: Yusuf Ziya, Faruk Nafiz, Vâlâ Nureddin ve Nâzım Hikmet… Kız Kulesi’ne doğru yaklaşıldıkça Nâzım’ın yüreğindeki korku da büyür. Çünkü, Kız Kulesi işgal yıllarında İngiliz askerleri tarafından Boğaz’dan geçen gemilerin kontrol edildiği bir karakol olarak kullanılıyordu. Vapur, Kız Kulesi’ne gelindiğinde motorlarını durdurur. Oysa, pamuk balyalarının üstüne yatan direnişçiler ne kadar soğukkanlı görünmeye çalışsalar da, yürekleri yüksek devirli bir makine gibi atmaktadır.
Kız Kulesi’ndeki arama üstünkörü yapılır vapura geçiş izni verilir. Nazım, Boğaz’a demirli işgal gemilerinin arasından yol alan vapurun küpeştesinden giderek küçülen Kız Kulesi’ne bakıp, derin bir nefes alır. Yeni yılın ilk günü Nazım Hikmet’i Anadolu’ya taşıyan vapurun adı “Yeni Dünya” idi… Ve, eğer sorulsaydı Nazım’ın ingiliz askerlerine göstereceği sahte kimliğinde şu yazılıydı: yumurta tüccarı!“
Sunay Akın’ın kitabı, şairin bilinen yüzü; içinde enteresan ayrıntılar, Kız Kulesi, Galata Kulesi ve Nazım Hikmet ile yoğrulmuş, şiirle desteklenmiş samimi bir okumalık. Keyifle, mutlulukla okuduğumu belirtmeliyim. En ilgimi çeken bölümü ise; İstanbul bilmecelerinin olduğu bölüm;
“Tren geldi İS dedi
Demir düştü TAN dedi
Kız iğneyi kaybetti
Annesi ona BUL dedi.”
Bu bulmacanın cevabı, yazarında dediği gibi, pek zor değil. İçine İstanbul katılmış bu bulmaca ise çok daha zor tabii:
"Lodos poyraz karışır Tophane ile Kız Kulesi dövüşür Sepetçiler de kavga olur İplikçiler de barışır."(1)
İstanbul semtlerinin adı ile oluşan bilmeceler ise insana tebessüm ettiriyor:
Çukurova ........... Çene Bakkal Dükkanı ..... Ağız Horhor Çeşmesi ..... Burun Aynacılar .......... Gözler Kemancılar ......... Kaşlar Ağa Yokuşu ......... Alın Bitli Çayır ........ Saçlar
İstanbul üzerinden sorulmuş bu bilmece de çok güzel:
Bir karıyla bir koca Mır mır eder her gece Karı derki hey koca Acep İstanbul nice? İstanbul bucak bucak Çevresi mermer ocak İçinde bir sandıkcık İçi dolu boncukcuk (2)
200’ün üzerinde bilmece zaman içerisinde kaybolmuş gitmiş. Bunlara bakıldığı zaman eski İstanbul dedikleri şeyin ne olduğu o kadar iyi anlaşılıyor ki. Bu insanlar, bu şehri kemirmeye, çalmaya, kazmaya gelmemişler, bu insanlar, bu şehri yaşamaya gelmişler ve yaşadıkları yeri bir çocuğun oyuncağı gibi sevmişler.
"Sırtına binilir yorulmadan gider fakat çok gevezedir her zaman çan çan eder" (3)
Çok basit, ama ne kadar naif , samimi ve sevgi dolu.
Kitaptan öğrendiğim “İstanbul’un ilk belediye başkanı(şehremini) olan Hızır Bey, Nasrettin Hoca’nın torunuymuş, anekdotu da sanırım, Eski İstanbul naifliğini kanıtlar bir delil.
Sunay Akın‘ı kendi dilinde okumaktan dolayı ne kadar şanslı olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Yazarlarımızı, büyük değerlerimizi tanımamız lazım, okumamız araştırmamız lazım. Öğüt kısmım bu kadar, sadece şikayet ile geçirilmiş bir hayat yaşamayınız, bizim de çok şanslı olduğumuz müstesna kişiler var.
Yazarı tarafından, İstanbul silueti çizilerek imzalanmış bir kitaptan şahsımın damağında kalanlar bu kadar değil elbette, lakin alınız, okuyunuz, keşfediniz..
. Kadından şair olamayacağını iddia edenler ilk aşk şiirinin bir kadın tarafından yazıldığını elbette bilemezler.
. Şiiri kendi dışımızda sevememek sokağın aynı renkte semsiyelerle dolmasini istemek kadar fakirliktir. Ki oylesi bir sokağa yağmur da yağmaz zaten!..
(1) Çamaşır
(2) Nar
(3) Tramvay