Davis Coombe, Vickie Curtis, Jeff Orlowski’nin yazdığı ve Jeff Orlowski’nin aynı zamanda yönetmenliğini yaptığı ABD yapımı belgeselde; Tristan Harris, Jeff Seibert, Bailey Richardson, Joe Toscano, Tim Kendall oynuyor.
“Ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsinizdir.”
Geleneksel medyanın ölüm ilanı verileli çok oldu aslında. Dijitalleşen dünyada artık herkes medyasını elinde taşıyor. Büyük ve olağanüstü bir keşif olan internet ile gerçek bilgiye erişmeye başladık! Gerçekten öyle mi?
Belgeselin başlangıcında bir cümle dikkatimi çekti: Artık bilgi çağından, sahte bilgi çağına girdik… Klasik medyanın yavan ve sıkıcılığın olumlu bir tarafı vardı, bilgi teyid edilmesi gereken bir unsurdu, geldiğimiz noktada artık bu teyid edilme durumu ortadan kalkmış görünüyor. Güzel bir örnek verilmiş, sahte haber olarak “Dünya düzdür” fikri gerçeğinden daha fazla rağbet görüyor. İnsan topluluğu bu akıl almaz fikirlere neden bilinmez çok fazla rağbet gösteriyor. Bir deli kuyuya bir taş atıyor, kırk akıllı çıkartmak için nafile uğraşıyor.
“Sürekli bildirimler göndererek dikkatimizi çekmeye çalışıyorlar, ilgilenebileceğimiz türden videoları ana sayfamıza düşürüyorlar, tıpatıp aynı arkadaş çevresine sahip olsak bile her birimizin ilgi alanı farklı olduğundan bambaşka reklamlara maruz kalmamızı sağlıyorlar.”

Belgesel iki koldan ilerliyor. Twitter, Facebook, Youtube, instagram gibi bedava kullanıma izin veren sitelerin eski çalışanları ile röportaj ve bir ailenin bireylerinin telefon bağımlığının anlatıldığı, yani konuşmalarda anlatılanların görselleştirildiği kısa film.
“Hayatınızın ne kadarını bize verebilirsiniz?”
Belgeselden yaptığım bu alıntı aslında işin kilit kısmı. Bu ağlar hayatınızın bir kısmıyla ilgilenmiyorlar. Hayatlarımızın tamamına sahip olmak istedikleri gibi, hayatlarımızı yönlendirmekte istiyorlar. Örneklerle veya kendi hayatınızın içinden kendi örneklerinizle de görebileceğiniz gibi bunu da başarıyorlar.
İki yer insanlardan kullanıcı diye bahseder. İlki uyuşturucu satıcıları, ikincisi sosyal ağlar.
Aslında hepimizin nasıl uyuşturulduğunu görmek için bilgin olmaya IQ olarak yüksek olmaya gerek yok, şöyle bir sakinleşip, durumu analiz ettiğimiz zaman, madde bağımlıları gibi sosyal medya bağımlısına dönüşmüş durumdayız. Hepimizin çok büyük bahaneleri var, haber takip ediyorum, çok önemli bir yazı okuyorum, arkadaşlarımla iletişim kuruyorum falan… Gerçekte bizlerin nasıl yönlendirildiği, çok açık bir dille açıklanıyor.
Sosyal ağlar, yeni bir para kazanma metodu oluşturdular. Sundukları hizmet ücretsiz. Fakat büyük şirketlere ellerinde ki bu datayı sunup reklam alıyorlar. Partilere bu dataları götürüp seçimleri bile manipüle edebileceklerini anlatıyorlar. Bizim masumca yaptığımız hareketler, işin arka planında para kazanma ağının bir parçası oluyor. Ne alacağımızı, ne kadardan alacağımızı, nasıl görüneceğimizi, ne giyeceğimizi, nasıl düşüneceğimizi, neyi yüceltip neyi lanetleyeceğimizi belirliyorlar. Artık doğruya ulaşmak bu kargaşa içinde gitgide daha zorlaşıyor.
The Matrix (1999) gösterilen büyük pil tarlaları oluşmaya başladı. Bir kapsülün içinde enerji üreten nesnelere dönüşmedik belki ama esaret altındayız ve nereye istenirse o yöne doğru yol alıyoruz. Bir kapsülün içinde enerji üreten pillere dönüşmedik dedim ama dönüşmüş olabilir miyiz?
Benden: 8/10
Barış – Nisan 2021